“Önemli değil, yeter ki o mutlu olsun.”“Benim ne hissettiğim değil, onun ne istediği önemli.”“Hayır dersem beni sevmeyebilir.” İlişkilerde karşılıklı anlayış ve esneklik elbette sağlıklıdır. Ancak

“Yapmam gerek ama içimden gelmiyor.”“Başlasam devam ederim aslında…”“Yarın kesin başlıyorum!” Hemen herkes hayatının bir döneminde erteleme döngüsüne girmiştir. Bazen basit bir maili cevaplamak, bazen büyük

“Benim başıma büyük bir şey gelmedi.”“Çocukluğumda her şey normaldi.”“İyi bir ailem vardı, ama neden içimde hep bir boşluk var?” Travma dendiğinde çoğu insanın aklına fiziksel

Bazı yaşantılar, zamanın akışını değiştirir. Bir an gelir ve her şey öncesi ve sonrası diye ikiye ayrılır. Kazalar, hastalıklar, ayrılıklar, ihmal, duygusal ya da fiziksel

“Sabah kalkıp işe gidiyorum.”“İnsanlarla konuşuyorum, gülümsüyorum.”“Ama içimde hep bir boşluk var, sanki sahte bir hayat yaşıyorum.” Kimi insanlar vardır ki dışarıdan bakıldığında gayet iyi, başarılı

Zihninizde aynı anda yüzlerce düşünce dönüp duruyor olabilir…Yetişmeyen sorumluluklar, belirsiz gelecek planları, birikmiş duygular…Ve içinizden şöyle diyebilirsiniz: “Her şey üst üste geldi.” Bu kaos hissi

“Her şeye karşı isteksizim… ama yine de çalışmaya devam ediyorum.”“Bazen sadece yatağa uzanmak ve hiçbir şey yapmamak istiyorum.”“Yorgunum ama sebebini bilmiyorum. Ne fiziksel, ne tam

“Yine beceremedim.”“Bunun sorumlusu benim.”“Keşke farklı davransaydım.” Bu düşünceler, çoğu zaman kişinin iç dünyasında kendine karşı yönelttiği acımasız bir sesin izlerini taşır. Kendini suçlama, yapılan hatalar

Hayatımız boyunca hepimizin karşılaştığı bir durumdur: anlayışsız, manipülatif, eleştirel ya da sürekli memnuniyetsiz biriyle iletişim kurmak zorunda kalmak. Bu kişi bir iş arkadaşımız, aile bireyimiz,

“Beni beğendiler mi acaba?”“Yanlış bir şey söyledim mi?”“Beni sevmediklerini hissedersem çok huzursuz oluyorum.” Bu düşünceler size tanıdık geliyorsa, siz de onay ihtiyacının gölgesinde yaşıyor olabilirsiniz.

“Ne kadar uyusam da yorgun kalkıyorum.”“Hiçbir şey yapmasam bile sanki bütün enerjim bitmiş gibi.”“Hayata karşı isteksizim ama nedenini bilmiyorum.” Fiziksel yorgunluk genellikle dinlenmeyle geçer. Ancak

“Olumsuz düşünme, her şey güzel olacak.”“Düşünce gücüyle her şeyi aşabilirsin.”“En azından daha kötü olabilirdi…” Bu cümleler ilk bakışta motive edici gibi dursa da, aslında kişinin

“Canım sıkıldığında elim hep mutfağa gidiyor.”“Stresliyken farkında olmadan abur cubur tüketiyorum.”“Tok olmama rağmen bir şeyler yeme isteği geliyor.” Eğer siz de bu cümleleri zaman zaman

“İçimde ne fırtınalar kopuyor ama dışarı belli etmiyorum.”“Her şeye gülerim ama aslında çok doluyum.”“Konuşsam ağlayacağım gibi hissediyorum, o yüzden susuyorum.” Bu cümleleri sık kuruyorsanız, duygularınızı

“Her şey normal ama kalbim çarpıyor.”“Doktor hiçbir şey bulamadı ama midem hep ağrıyor.”“Vücudumda bir şey var gibi hissediyorum ama tahliller temiz.” Bu cümleleri sık duyuyorsanız

“Hayır dedim ama hâlâ vicdan azabı çekiyorum.”“Onun üzülmesine sebep oldum gibi hissediyorum.”“Belki daha farklı davranmalıydım…” Eğer bu cümleleri sık sık kuruyorsanız, yalnız değilsiniz. Günümüzde birçok

Her gün “En iyi eğitim nasıl verilir?”, “Çocuğumla yeterince kaliteli zaman geçiriyor muyum?”, “O diğer anne gibi sabırlı olamıyorum” gibi düşünceler zihninizi meşgul ediyorsa yalnız

“Daha çocuk ama çok olgun.”“Evde her şey onun omuzlarında.”“Annesi gibi kardeşine bakıyor.”Bu cümleler size tanıdık geldiyse, belki de farkında olmadan bir çocuğun “ebeveynleşme” sürecine tanıklık

Gün içinde kaç kez Instagram’ı kontrol ediyorsunuz? Peki, paylaştığınız bir gönderinin sosyal medya beğeni sayısı ruh hâlinizi etkiliyor mu? Bir arkadaşınızın hayatını görüp “Ben neden

Travmatik deneyimlerden sonra iyileşmek; zaman, emek ve içsel bir dönüşüm gerektirir. Ancak bazı insanlar iyileşme sürecinde, yaşamlarının yeniden düzene girdiği, mutlu oldukları veya başarı elde

Gün içinde hiçbir fiziksel çaba göstermeseniz bile kendinizi tükenmiş hissediyor musunuz? Yatağa gittiğinizde bedeniniz yorgun değil ama zihniniz hâlâ uyanık mı? Giderek daha çok insanın

Bazı ilişkilerde biri her zaman “uyumlu”, “anlayışlı”, “fedakâr” rolündedir. Karşı tarafı üzmemek için kendi ihtiyaçlarını erteleyen, sessiz kalmayı seçen ya da sürekli karşıdakine göre davranan

Son zamanlarda “Hiçbir şey yapmak istemiyorum”, “Sürekli yorgunum ama nedenini bilmiyorum” gibi cümleleri kendinizden sıkça duyuyorsanız, bu durum sadece fiziksel bir yorgunluk olmayabilir. Günümüzde birçok

Çocuklar dünyayı oyunla, ilişkiyle ve deneyimle öğrenir. Bu öğrenme sürecinde duygusal, sosyal ya da gelişimsel zorluklarla karşılaşabilirler. Tam da bu noktada, çocuk terapisi devreye girer.

Okul, çocukların sosyal, duygusal ve akademik gelişiminde büyük rol oynayan bir ortamdır. Ancak her çocuk için bu geçiş kolay olmayabilir. Bazı çocuklar okula gitmekte zorlanabilir,

Her çocuk büyürken farklı duygularla tanışır. Mutluluk kadar üzüntü, sakinlik kadar öfke de duygusal gelişimin doğal parçalarıdır. Ancak birçok ebeveyn için özellikle öfke, yönetilmesi zor

Çocukların cinsellik ve mahremiyet konularında sağlıklı bilgilerle büyümeleri, sadece fiziksel güvenlikleri için değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik gelişimleri açısından da son derece önemlidir. Toplumda

Hayat, çocuklar ve ergenler için zaman zaman zorlayıcı olaylarla doludur. Okul değişiklikleri, akran problemleri, aile içi stresler, başarısızlık deneyimleri veya kayıplar gibi birçok durum onların

Çocuklar kelimeleri henüz tam anlamıyla kullanamadıklarında ya da duygularını ifade etmekte zorlandıklarında, iç dünyalarını yansıttıkları çok güçlü bir araç vardır: resimler. Çizdikleri insanlar, evler, ağaçlar,

Psikoterapi süreçlerinde her bireyin ihtiyaç duyduğu tempo, teknik ve derinlik farklı olabilir. Bazı danışanlar zamanla yavaş yavaş açılırken, bazıları daha kısa sürede yoğun bir şekilde

Duygusal travmalar, yaşamımızın akışını derinden etkileyebilir. Geçmişte yaşanan bir olay bazen yıllar geçmesine rağmen hâlâ zihnimizde canlanabilir, bedenimizde aynı sıkışmayı, korkuyu ya da çaresizliği hissettirebilir.

Bir yetişkin olarak bugün hissettiğiniz birçok duygunun, verdiğiniz bazı tepkilerin veya ilişki kurma biçiminizin çocukluk deneyimlerinizle ilgisi olabilir. İçsel çocuk kavramı, kişinin çocukluk dönemindeki duygusal

Hayatın belirsizliklerle dolu doğası çoğu zaman güven duygumuzu zorlayabilir. Bu nedenle birçok kişi her şeyi önceden bilmek, planlamak ve kontrol altında tutmak ister. Kontrol ettiğimizi

Değişim kaçınılmazdır. Ancak bu kaçınılmaz süreç çoğu zaman belirsizlikle iç içe olduğu için korkutucudur. İnsan beyni, tanıdık olanı güvenli bulur; bu yüzden yenilik çoğu zaman

Ayrılıklar ve kayıplar, hayatın kaçınılmaz parçalarındandır. Bir ilişkinin sonlanması, bir yakını kaybetmek, bir dönemin bitişi ya da bir hayalden vazgeçmek… Tüm bu durumlar yas sürecini

Her şeyi kontrol etmeye çalışmak, olasılıkları sürekli hesaplamak, “ya şöyle olursa”larla boğuşmak… Zihinsel yorgunluk, çoğu zaman fark edilmeden hayatımızın içine sızar. Bedensel yorgunluk gibi net

Kendinizi hiç üzgün, yalnız, stresli ya da sıkılmış hissettiğiniz bir anda mutfağa giderken buldunuz mu? Aslında fizyolojik olarak aç olmadığınız halde bir şeyler yeme ihtiyacı

Zihinsel ve duygusal yorgunluk hepimizin zaman zaman yaşadığı bir durumdur. Ancak bu yorgunluk kalıcı hale geldiğinde ve günlük yaşantımızı etkilemeye başladığında, tükenmişlik sendromu ya da

Hayat boyunca çeşitli nedenlerle kırılırız: bir söz, bir davranış, bir ihanet ya da beklediğimiz bir desteği görememek… Kırgınlıklar zamanla içimizde yer edinir; bazen bilinçli, bazen

Özgüven, kişinin kendine duyduğu saygı, değer ve inançla ilgilidir. Ancak günümüzde sıkça karşılaştığımız şey, gerçek özgüvenden çok “özgüvenli görünme çabası”dır. Sosyal medya paylaşımları, başarı hikâyeleri,

Bazı insanlar ne kadar başarılı olursa olsun, içten içe kendilerini yeterli ve değerli hissetmekte zorlanır. Bu his, yaşamın birçok alanını etkiler; ilişkilerde, iş hayatında ve

Birçok kişi, farkında olmadan çocukluk döneminde üstlendiği rolleri yetişkinlik yaşamına da taşır. Ailede iyi çocuk rolünü üstlenmiş bireyler, çoğu zaman kendi ihtiyaçlarını geri planda tutar,

Üzüntü, öfke, hayal kırıklığı, korku ve kaygı… Hepimizin hayatında zaman zaman karşılaştığı ve genellikle hızla uzaklaşmak istediği duygular bunlar. Çoğu kişi bu duyguları hissetmemek için

Hepimiz zaman zaman yapmamız gereken işleri erteleriz. Ancak bu durum sürekli bir hale geldiğinde, hem günlük hayatı hem de ruhsal sağlığı olumsuz etkileyebilir. Erteleme davranışı,

Her sabah uyanıp sosyal medyaya göz atmak artık günlük rutinimizin bir parçası. Parlak gülümsemeler, yurtdışı seyahatleri, düzenli yaşamlar ve “başarı hikayeleri” ekranımızdan akarken, çoğu zaman

Bir ilişkide sevgi kadar önemli olan üç temel yapı taşı vardır: güven, saygı ve sınırlar. Bu kavramlar bir ilişkinin sağlam durmasını sağlar; yoklukları ise zamanla

Mükemmeliyetçilik, dışarıdan bakıldığında başarıya odaklı, disiplinli ve motive edici bir özellik gibi görünebilir. Ancak bu durum, kontrol edilemediğinde kişiyi yoran, özgüvenini zedeleyen ve hayat kalitesini

Yalnızlık hissi, yalnızca fiziksel olarak tek başına kalmakla ilgili değildir. Kalabalıklar içinde bile kişi kendini derin bir yalnızlık içinde hissedebilir. Bazen bu duygu geçicidir, bazen

Hayatın beklenmedik anlarında yaşanan travmatik olaylar —bir kayıp, kaza, ihmal, şiddet ya da ani bir değişim— bireyin hem zihinsel hem de duygusal dengesini derinden etkileyebilir.

Kaygı, hepimizin zaman zaman yaşadığı doğal bir duygudur. Ancak bu duygu yoğunlaştığında ve günlük yaşamı etkilemeye başladığında, kaygı bozukluğuna dönüşebilir. Her an tetikte hissetmek, geleceğe

Bazı insanlar için hayır demek, bir başkasını kırmakla eşdeğerdir. Oysa sınır koymak; ilişkileri zedelemek değil, onları daha sağlıklı hale getirmektir. Kendi ihtiyaçlarını ve duygularını koruyamayan